“Seni seviyorum.” Dondurma reklamındaki ablanın ısırığı gibi çıtırtılı ve ferah, gazoz reklamındaki gencin terlemesi gibi alevli, “Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde” sağlanan birlik kadar güçlü. Bu cümleyi her duyduğumda bir kere daha borçlanıyorum. Hem de en yüksek faizlisinden. Ben kimim ki böyle bir sevgiyi hak edecek… Dünyadaki insan kalabalığı içinden en senin olanına denk gelmek yetmiyormuş gibi üstüne bir de “benim”seniyorsun. Tanrım! Bu kadar lükse alışık değilim. “Dünyanın en …. kadınısın.” demek ziyadesiyle yalan geliyor bana. Çünkü en güzel, en tatlı, en çekici… Ne dersen de. Hepsi yalan. Kimsenin dünyanın en güzeli veya en iyisi olduğuna inanmıyorum. İnsanları yapboz parçaları gibi düşünüyorum. En güzel yapboz parçası diye bir şey yok. Oraya uygun tek bir parça var. Kapıda kaldın, üşüyorsun, evine giremiyorsun. Anahtarını kaybetmişsin. Senin için önemli olan gümüş veya altın kaplama anahtar değil,
MERHABA HOMOOKUYANS ! Hepimiz şiir okurken aklımızdan "Acaba kime,nasıl yazdı bu şiiri?"gibi sorular geçiririz. Ben bu sır perdesini açmaya karar verdim. Yazdığım şiirleri yazılma hikayeleriyle beraber paylaşacağım.Bu benim kitap projemdi.Yani aslında bir nevi not defteri tutuyorum.Tezgahta duran hikayelerin bir kısmı tarafımdan tadılmış, bir kısmıysa üzerine oturulan birtakım kaynaklardan uydurulmuş olabilir. Biz gerçeğin değil aldığımız lezzetin peşindeyiz.